25 Mart 2010 Perşembe

Erkek Adalet Değil Gerçek Adalet İstiyoruz!

BU NE YAMAN ÇELİŞKİ!

Her tecavüz haberi biraz daha örseliyor bedenimizi, ruhumuzu. Erkek adalet sistemi ise birazcık olsun ferahlatamıyor yüreklerimizi. Devlet kurumları, yargı, medya, güvenlik güçleri; kısacası ataerkinin tüm kurumları tecavüzcüleri korumaya devam ediyor. Kamuoyunda "kasklı sapık" olarak tanınan, hakkında cinsel saldırı suçlamasıyla yaklaşık 12 dava açılmış olan Şahin Öğüt’e geçtiğimiz Ekim ayında 14 yıl önce 15 yaşından küçük bir kadına tecavüzden Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 20 yıllık hapis cezası verilmişti.Belki de bir şeyler değişiyor dememize kalmadan ceza kararı Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından bozuldu.

Yargıtayın kararı bozma gerekçesi mağdurun beden ve ruhsal durumunun bozulup bozulmadığının İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan sorulmamamış olması. Tamamı psikiyatristlerden oluşan Gazi Üniversitesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalından alınmış “ruh sağlığı bozulmuştur” raporuna rağmen Yargıtay, İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Dairesini bu alanda tek otorite olarak görüyor ve hiçbir biçimde üniversitelerin raporlarını delil olarak olarak kabul etmiyor. Oysa ki, hem 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kurumu Kanunu hem de 2659 sayılı Adlî Tıp Kurumu Kanununa göre Üniversiteler resmi bilirkişi statüsünde. Tüm bunlar bilinirken, tecavüz davalarındaki bazı dudak uçuklatan kararlara imza atmış, geciktirdiği kararlar yüzünden tecavüzcülerin tutuksuz yargılanmasına yol açmış bir kurumun raporunun dikkate alınacak tek otorite olarak görülmesi, yargının tarafsızlığı iddiasını bir kere daha sorgulatıyor bizlere.

Bu tarafgirlik, adalet sisteminin tutarsız ve çelişkili işleyişine de yol açıyor. Yargıtay, İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmamasını gerekçe göstererek tecavüz davalarındaki mahkumiyet kararlarını tecavüzcü lehine bozarken, yine aynı kurumun vermiş olduğu bir başka rapor, Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığı ve Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hiçe sayılıyor. 2007 yılında Muğla’da aralarında öğretmenlerin, müffettişlerin, ressamların bulunduğu 8 kişiden oluşan tecavüz çetesinin işlediği bir toplu tecavüz vakasında, hazırlık soruşturması sırasında mağdur, ruh ve beden sağlığı yönünden rapor hazırlanmasını talebiyle Muğla Savcılığı tarafından İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sevk edildi. Adli Tıp Kurumu, mağdurun uğradığı toplu tecavüz neticesinde ruh sağlığının bozulmuş olduğu yönünde 20 sayfalık rapor verdi. Fethiye Savcılığı ise, Adli Tıp Kurumunun “adli soruşturma gerektiren bir konuda yetkili olmamasını” gerekçe göstererek bu rapora rağmen takipsizlik kararı vermekte beis görmedi. Savcılık bununla da kalmayıp, tecavüzcülerin öğretmen ya da öğretmen emeklisi olmalarını, şüphelilerden ikisinin 18 yaşından küçük olmasını takipsizlik kararına dayanak yaptı. Takipsizlik kararına karşı Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edildi, ancak sonuç değişmedi. Bir yanda tecavüzcülere verilen cezanın bozulmasına gerekçe olarak Adli Tıp Kurumu raporunun olmaması gösterilirken, bir yanda aynı kurumdan alınan 20 sayfalık tecavüzün yarattığı ağır travmayı belgeleyen rapor, tüyler ürperten bir toplu tecavüz vakasında yok sayılıyor. Tecavüzcüler yargı önüne bile çıkmıyor! Bu çelişkinin bize gösterdiği ise, korunanların hep tecavüzcüler, zarar görenin ise hep tekrar tekrar tecavüz edilen biz kadınlar olduğu.

Şimdi çok kritik bir noktadayız. Fethiye’deki hakkında dava bile açılmamış olan toplu tecavüz dosyası, Kanun Yararına Bozma talebi ile Adalet Bakanlığı’nın önünde: Ya İstanbul Adli Tıp Kurumu raporu baz alınarak yeterli şüphe olduğu gerekçesi ile kamu davası açılması yönünde yazılı emir verilecek ya da ataerkil yargının, işlediği tecavüzlerin hesabını sormaya devam edeceğiz. Oysa ki bizim talebimiz çok net, erkek adalet değil gerçek adalet istiyoruz ve talebimizi haykırmak için 29 Mart Pazartesi günü saat 11:30’da, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün önünde olacağız.

Adres: Mustafa Kemal Mah. 2151.Cad. No: 34-34/A, Söğütözü / ANKARA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder