31 Ağustos 2009 Pazartesi

Hapishanede ve gözaltılarda cinsel tacize ve şiddete son verilsin!


FeministBiz oluşumu olarak hapishanelerde ve gözaltılarda kadınların maruz kaldığı polis ve jandarma cinsel tacizine ve şiddetine dikkat çekmek ve bunlara son verilmesi yönünde bir adım atmak için 29 Ağustos Cumartesi günü YKM önünde bir eylem yaptık.

Hazırlamış olduğumuz minyatür parmaklıkları etrafımıza koyup üzerimize de hapishanede ve gözaltılarda kadınların yaşadıkları şiddeti dile getiren ifadelerin bulunduğu çarşafları giyip yere yattık ve sessizce yaklaşık on dakika bekledik. Asfalta kafayı koyup güneş ışığı gözümüze girerken etraftaki sesleri dinlemek ilginç bir hissiyattı. Sonrasında bizim jandarmayken tacizci olabileceğine hükmettiğimiz bir adam etrafındakilere sanırız (çünkü etrafı görmüyorduk, ‘sadece gökyüzü...’) en az beş kez: “Ben de jandarmaydım, cezaevinde de jandarmalık yaptım, yok böyle birşey ya. Vallahi yok ya” biçiminde serzenişte bulunup durdu. Oysa ki biz gayet iyi biliyoruz kadınların jandarma tacizi nedeniyle doktora gidemediğini, jandarmanın jinekolojik muayenede odadan çıkmayarak hasta kadın arkadaşımıza tacizde bulunduğunu. Yakın zamanda Genç-Sen’li kadınların gözaltında yaşadığı polis tacizini. İnsaniyete sığmayan ama erkek egemen devletin ve onun jandarmasının sistematik bir biçimde yapageldiği uygulamalarla ünlenmeye aday Sincan F Tipi cezaevinde kadınların deneyimlediklerini.

Eylemi neden yaptığımızı anlatmak için basına ve kamuoyuna yönelik hazırladığımız metin şu şekilde:

Bizler, Kadın tutukluların, hapishanenin kapalı kapıları ardında neler yaşadıklarını nelere maruz kaldıklarını gün be gün ve yeterince bilmeyebiliriz. Ama tahliye olan kadınlardan, biliyoruz ki hapishanelerde kadınlar farklı şiddet türlerine, saldırılara ve cinsel tacize maruz kalıyorlar.

Bu olayların en yakınımızda cereyan edeni ise Sincan F Tipi Cezaevi’nde yaşanmakta; siyasi tutuklu kadınlar başta olmak üzere birçok kadının ciddi sağlık sorunları yaşamasına rağmen, doktora çıkamadığı ve sağlık haklarından faydalanamadığı kadınlar tarafından kaydedilmiş durumda. Kadınlar hastaneye giderken görevlilerin saldırısına ve cinsel tacizine uğruyor, doktor muayenesi sırasında askerler odadan çıkmıyor ve kadınlara hakaret ediyorlar. Hücrelerde ise askerlerin sözlü ve fiziksel tacizi süre giden olayların sadece bir kısmı. Direkt yaşam hakkının tehdidi olan bu durum, ölüme mahkum edilen Güler Zere gibi, diğer tutuklu kadınların da yaşam haklarının gasp edilmesinin bir parçasıdır. Hapishanelerde ve gözaltılarda kadınların bedeni üzerinde devam eden fiziksel ve psikolojik şiddet son bulmadığı gibi, yaşananlar her geçen gün artarak daha fazla kadının, yaşamını, sağlığını ve psikolojisini tehdit etmeye devam ediyor. Ve bu şiddet, yakın zamanda Genç-Sen’li kadın arkadaşlarımızın göz altında yaşadığı cinsel taciz olayının da gösterdiği gibi, kadınları toplumsal mücadeleden, kamusal alandan dışlamanın, onları yıldırıp, dirençlerini kırmanın bir aracı olarak da kullanılıyor.

Bu sebeple feministler olarak bizler, buradan, kadınların hapishanelerde maruz kaldığı şiddetin, cinsel tacizin saklanamayacağını haykırıyor ve daha fazla kadının bu şiddeti yaşamaması için başta Adalet Bakanlığı olmak üzere ilgililerden bu uygulamalara son verilmesini istiyoruz. Ve bunun takipçisi olacağımızı bildiriyoruz.”