19 Şubat 2010 Cuma

Pınar Selek'in Yanındayız

Hep Tanığız ve Hala Adalet Bekliyoruz

Onbir yıldır haksız yere Mısır Çarşısı patlamasından sorumlu tutularak suçlanan ve sonunda ayrı ayrı iki kez “beraat” ederek davası sonuçlanan yol arkadaşımız sosyolog, feminist ve yazar Pinar Selek'in beraati, haksız bir şekilde Yargıtay 9. Dairesi tarafından Mart 2009'da bozuldu. Yargıtay 9. Dairesi'nin bu kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı' nin itirazı da, Yargıtay Genel Kurulu'nda geçen hafta oyçokluğu ile reddedildi. Ve bu kararlar karşısında biz, yıllar sonra, hala adalet bekliyoruz.

Artık “Pinar Selek'e tanığız” demiyoruz. Zira, Pinar'in eşitlik, özgürlük, barış ve adalet yolunda attığı adımları bugün sadece Türkiye değil, tüm dünya biliyor. Yıllardır duruşma salonlarında davanın seyrine ve Pınar'ın beraatine tanık olanlar, tanıklıklarına hâlâ devam ediyor, üstelik hergün de aralarına yenileri ekleniyor. Ancak, hem Türkiye'de hem de dünyada bilinen başka bir gerçek de Türkiye'de adalet tesisinin oldukça zor gerçekleştiği; hatta çoğu zaman birçok çabanın sonuçsuz kaldığı veya acıyla sonuçlandığı. Bu noktada, Pınar'in haklılığı ortada. Ve hepimizin daha adil ve barış yolunda bir Türkiye için adalete ihtiyacı var. Pınar Selek'in beraatinin yeniden açıklanması ise bu yolda atılacak ilk ve önemli adımlardan biri olacak.

Bu noktada, yıllardır tanığı olduğumuz, iddiaların tek tek çürütüldüğü davada, belleğimize kazınan haksız noktalara yeniden bakmakta büyük yarar var...

Öncelikle, adaletin sağlanmasının önemli bir parçası olan patlamanın gerçek nedeni, bazı yetkililerce uzun süre görülmek istenmedi. Birçok uzman ekip yineledi durdu, “patlamaya neden olan bomba değil, gaz kaçağı” diye. Yargıtay, uzmanların vardıkları sonuçları duymak istemedi nedense. Bu durum karşısında yıllarca neye isyan edeceğimizi şaşırdık?: Uzmanlarının kararının aksine karar veren Yargıtaya mi? Yoksa, uzman sonuçlarınca suçsuzluğu kanıtlanmasına rağmen sürekli suçlanan bir sosyal bilimcinin uğradığı haksızlığa mı?

Diğer noktaya gelelim: Patlama bomba değil. Ancak patlamanın kaynağı her ne olursa olsun, bunun Pınar Selek'le ne ilgisi var? Pinar Selek'e hiçbir sorgusu sırasında patlamayla ilgili tek bir soru sorulmadı, sonra bir anda ortaya bir sanık çıkarılarak suçlanıverdi. Sonradan ifadesini “baskı ve ağır işkenceler altında” verdiğini söyleyen sanık Abdülmecit Öztürk... Öztürk önce, baskı altında Pınar'la birlikte eylemi gerçekleştirdiklerini söyledi, sonra da “Pınar Selek'i tanımadığını” defalarca açıkladı. Yıllardır sorduklarımız hala bâki: Hiçbir bulgu ve suç delili ile desteklenmeyen ve Öztürk'ün hukuk skandalına dönen, baskı ile alındığını belirterek reddettiği ifade tutanağı nasıl kabul edilebilir? Ayrıca, patlama ile ilgili ifadesi dahi bulunmayan ve beraat eden Pinar Selek yeniden yeniden suçlanır da, “eylemi yaptım” diyen Öztürk’un beraatinin kesinleşmesi nasıl açıklanır?

Bugün artık farkındayız ki, bu hukuki değil, sadece ve sadece politik bir dava... Mağdurlar, dışlananlar ve haksızlığa uğrayanların yanında; eşitlik ve özgürlük için mücadele eden, dürüst ve etkili bir sosyal bilimcinin, bir yol arkadaşının toplum için barış ve adalet mücadelesi. Dolayısıyla, bu dava Pınar'la aynı uğurda calışanların, bizlerin davası. Pınar gibi düşünürlerin “bomba koydu” adı altında hedef gösterilmesi gibi politikalara ve birçok benzerlerine bizler bu ülkede yabancı değiliz. O yüzden adaleti sadece Pınar için değil, kendimiz ve memleketimiz için bekliyoruz.. .

Adalet yerine gelene kadar da talep etmeye devam edeceğiz; sadece Pınar için değil, tüm karanlıkların aydınlığa ulaşması, vicdanlarin rahat etmesi ve Türkiye'de huzurun sağlanması için, çünkü, başka türlü yaşamak mümkün değil.

Amargi Kadın Kooperatifi

5 Şubat 2010 Cuma

TEKEL Direnişi Ankaralı Kadınları Değiştirdi


Yılmazer "Bir an önce ailelerine kavuşmaları için dua ediyorum" derken Moralı, komşularıyla birlikte işçiler için yemek pişiriyor. FeministBiz'den Parker ve Ankara Kadın Platformu'ndan Ayaz ise TEKEL direnişinde kadınların birlikte mücadele pratiğiyle güçlendiklerini söylüyorlar.


TEKEL işçilerinin direnişi hem işçi hem de Ankaralı kadınlar için yeni bir deneyim. İşçilerin yanında görebildiklerimizin yanı sıra eylemin bir de "görünmez" destekçileri var. Komşularını işçiler için yemek pişirmeye teşvik edenler, evlerinden çıkamasalar da pişirdikleri bir kap yemeği direniş çadırlarına gönderenler, işçiler evlerine bir an önce dönebilsin diye dua edenler...

Eşi Karayolları Genel Müdürlüğü'nden emekli olan Aysel Yılmazer, "Direniş kötü biterse hepimiz için kötü sonuçları olacak" diyor; TEKEL işçilerinin çok kötü koşullarda barındığını hatırlatarak, "Bir an önce ailelerine kavuşmaları için dua ediyorum" diye de ekliyor.

Kendisi de işçi emeklisi olan Oya Moralı ise komşuları ile karar almış. Apartmandaki kadınların her biri her gün bir tencere yemek pişiriyor, iki kişi de onları işçilere götürüyor: "Torunlarıma baktığım için işçilerin yanına hiç gitmedim ama bir kere giden yeniden gitmek istiyor."

Emek mücadelesi adına feminist dayanışma

FeministBiz'den Reni Parker ve Ankara Kadın Platformu'ndan Nurşen Ayaz TEKEL direnişinde kadınların politik farklılıklarını göz ardı ederek birlikte mücadele etme pratiği geliştirdiğine dikkat çekiyor,"Bu da bizi güçlendirdi" diyorlar.

Parker, "Kadınlar aslında feminist bir dayanışma gösterdiler, ama bunu emek mücadelesi adına yaptılar" diyor.

"Politik farklılıklarımızı göz ardı edip birlikte fonlar oluşturduk, işbölümü yaptık, kadınlara ulaştık, kadınların ihtiyaçlarını tespit ettik. Kadınların toplum içerisindeki rollerine duyarlılık göstererek, kadın ve erkeklerle bir araya geldik."

Çadırlara bayrak, flama götürmediklerini ancak ikili diyaloglar sırasında feminist kimliklerini ortaya koyduklarını belirten Parker, "İşçiler bizi gördü, tanıdı. Erkeklerin 'Feminist yoldaşlarımız bize çamaşır getirmiş', 'Çorbalar feminist yoldaşlarımızdan' dediklerine de tanık olduk" diye anlatıyor.

"Önyargılar yıkıldı, yan yana durmayı öğrendik"

Ankara Kadın Platformu'ndan Nurşen Ayaz da "Eylem Ankaralı kadınları bir araya getirdi; hem bizi hem de eylemci kadınları güçlendirdi" diyor ve ekliyor:

"Farklı feminist düşüncelere sahip kadınlar dayanışma sergiledik. Sınıfsal farklılıklarımıza rağmen TEKEL mücadelesi etrafında bir araya gelmeyi başardık."

Bireysel desteklerin yoğunluğuna da dikkat çeken Ayaz, "Kadın Dayanışma Vakfı'na gelip nasıl destek olabileceğini öğrenmek isteyen kadınlarla karşılaştım. Para yardımında bulunanlar, kıyafet bırakanlar var. Bu kadınlar böylece hem bizlerden hem ortak çalışmalarımızdan haberdar oluyorlar" diye anlatıyor.

Ayaz, işçilerin feminizmle tanıştıklarını, farklı siyasetlerden insanlarla bir arada bulunduklarını belirterek, "Önyargılar yıkıldı. Hepimiz, farklı gruplarla yan yana durup birlikte mücadele etmeyi öğrendik. Bu da bizi güçlendirdi" diyor.


Haber: Burçin Belge

Kaynak: www.bianet.org