14 Kasım 2012 Çarşamba
22 Haziran 2012 Cuma
BASINA VE KAMUOYU'NA;
Başından beri takip ettiğimiz Fethiye
davasındaki tecevüzcü sanıklarının avukatı Muğla Barosu Başkanı Mustafa
İlker Gürkan'ı konuşmacı olarak davet eden Ankara barosuna yazılı
uyarımız sonuçsuz kalınca Ankara Kadın Platformu olarak, kurultayda
konuşmacıyı protesto ettik.Platformumuz adına açıklamayı yapan Av.Candan
DUMRUL hakkında Gürkan'ın şikayeti gerekçesiyle Soruşturma açan Ankara
Barosunu protesto etmek,"biz de Candan gibi düşünüyoruz hadi bizi de
soruşturun"demek üzere kendimizi ihbar ediyoruz. Kültürsanat-sen Kadın
Sekreteri Deniz ÖZSAYGI'ya üyelerinin uğradığı tacize karşı mücadele
ettiği için Çanakkale Baro başkanı tarafından açılan dava da Candan
DUMRUL'a açılan soruşturma da artık kadın düşmanı barolara karşı da bir
mücadele çağrısı yapıyor bize.
tarih:25 Haziran pazartesi
saat:11.00
yer:Ankara Adliyesi önü
16 Haziran 2012 Cumartesi
“Yasal Kürtaj Değil Yasak Kürtaj Öldürür” !!!!!
Bir
süredir, Başbakan Erdoğan’ın öncülüğünde adım adım
uygulamaya sokulan yeni nüfus ve üreme politikaları, bugün kürtaj
yasağına ilişkin tartışma ve önerilerle inanılmaz bir boyut
kazanmıştır. AKP hükümeti bu şekilde otoriter, militer,
milliyetçi, sermaye yanlısı, cinsiyetçi, gerici
ve vicdan özgürlüğüne
aykırı bir siyaset yapma tarzını tercih ettiğini açıkça
ortaya koymaktadır. Kürtaj yasağı üzerine yürüttükleri
tartışma tüm bu siyasi açmazların nasıl birbiriyle ilişkili
olduğunu gözler önüne sermektedir. Üstelik Erdoğan ve AKP’li
seçkinler bu tartışmaları “yasam hakkı” gibi bir kavram
üzerinden yürüterek, öfkemizi daha da büyütmektedir. Bizler AKP
hükümetinin kadınların yaşam hakkına ve yaşam biçimlerimize
saldırarak yürüttüğü bu politikayı kınıyor ve reddediyoruz.
Bize göre burada saldırıya uğrayan tek kesim kadınlar da
değildir. Başbakan “her kürtaj bir Roboski’dir” diyerek,
aslında Roboski’de katledilen vatandaşlarımızı da hiçe saymış
ve Roboski’ye adalet getirmeyeceğinin işaretini vermiştir. Hatta
sadece bunun da değil,
kadın
cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin durmayacağının,
kadınların
üst üste doğumlardan zarar görmeye devam edeceğinin,
kadın
emeğinin sömürüsünün artacağının,
Pozantı’daki
çocuk hükümlülerin hayatına barış getirilmeyeceğinin,
700
tutuklu öğrenciye yenilerinin ekleneceğinin,
din
ve mezhep ayrımının kaşınarak toplumsal çatışmaların ve
nefretlerin artacağının,
cinsel
ahlakçı bir tutumla nefret cinayetlerinden ölen LGBTT bireylerin
sayısının artacağının,
“Türk
aile yapısı”na ve “dini değerler”e uygun olmadığı
gerekçeleriyle yeni ahlakçı yasaklar getirebileceğinin ve bu
şekilde cinsel özgürlüklerin daha da kısıtlanabileceğinin,
çocuklar
için barışçıl ve adil bir dünya yerine, çocuklara ucuz iş
gücü ve savaşlar için er gözüyle bakılacak bir dünya
yaratılmak istendiğinin,
ve
daha bir çok şeyin işaretini vermiştir.
Aslında
bu süreç AKP’nin otoriter biçimde siyaset yapma tarzından
rahatsızlık duyan kadın erkek her kesimin yaşam hakkına ve yaşam
biçimine bir tecavüzdür. Bizler bugün hadlerini aşan başta
Erdoğan olmak üzere, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, TBMM insan
hakları komisyonu başkanı Ayhan Sefer Üstün, Ankara Büyük
Şehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek ve Erdoğan’ın sözünden
çıkmayarak kadınların tarafında yer almadığı ve almayacağı
anlaşılan Fatma Şahin gibi eril siyasetçilere gerçek yaşam
hakkı savunusunun ne olduğunu, cinsiyetçi siyasetin bütün
olumsuz sonuçlarını ortaya dökerek göstermek için buradayız.
Ve
diyoruz ki:
“Kürtaj Yasağı Cinayet, Roboski
Katliamdır
AKP
bir yandan nüfusu arttırmak için doğum kontrol yöntemlerini
kısıtlayarak, bir yandan da kürtajı yasal olmaktan çıkarmak
gerektiğini savunarak biz kadınları, kendi nüfus politikalarının
basit araçları haline getirmek istiyor. Hiç kimse ne nüfusun
arttırılması ne de azaltılması için her hangi bir tıbbi
yönteme zorlanamaz. Bilinmektedir ki kürtajın yasaklandığı pek
çok ülkede, kürtaj azalmamakta, tersine yasa dışı yöntemlerle
artmaktadır. Kadınlar bu şekilde merdiven altlarında uygulanan
kürtajlarla ve geleneksel düşük yöntemleriyle ölümün kucağına
itilmektedirler. Kürtaj yasağı kadınlara doğrudan bir
saldırıdır. Bugün AÇSAP’lar kapatılarak, doğum kontrol
yöntemlerine ilişkin hizmetler kısıtlanarak bir yandan kürtajın
artmasına yol açılırken, diğer yandan aynı akıl kadınlara
yasal ve sağlıklı kürtajı da yasaklayacağını söylemektedir.
Demokratikleşme yerine, büyüyen bir nüfusla devletin
güçlendirilmesine karşıyız. Nüfusun büyümesi adına, kadın
ölümlerinin artacağı, bakamayacağımız kadar çocuk doğurmaya
zorlandığımız ve çocuklara yeterli hizmetin verilmediği, etnik
ayrımcılığın devam ettiği, nefret söylemlerinin yükseldiği
bir Türkiye istemiyoruz.
Biliyoruz
ki ülkemizde ve dünyada pek çok kadın, kürtaja son çare olarak
başvurmaktadır. Kürtajın yasaklandığı pek çok ülkede anne
ölümlerinin sayısı hızlı bir artış göstermektedir. Kürtaj
oranlarının düşürülmesinin önündeki en temel engel
Başbakan’ın iddia ettiği gibi, kürtajın yasal olması değil,
var olan ataerkil değerlerdir. Bugün pek çok kadın kaç çocuk
doğuracağı konusunda yeterli karar verme gücüne ve yetkisine
sahip değildir. Çoğunlukla onların adına kocalar ve aile
büyükleri karar vermektedir. Çoğu kadın erkek çocuk doğurmaya
zorlanmakta ve erkek çocuk doğurmak için üst üste gebeliklerle
kadınlar zarar görmekte ve sağlıkları ciddi biçimde
bozulmaktadır. Yapılması gereken en temel şey kadını aile
içinde ve toplumda güçlendirmekken, AKP hükümeti de, Fatma Şahin
de sadece aileyi güçlendirmek istemekte ve kadının aile içindeki
konumunu görmezden gelmektedir. Yapılması gereken kadınların
sağlık ve doğum kontrol hizmetlerine erişimlerini
kolaylaştırmakken, tersine bugün bunlara kısıtlamalar
getirilmektedir. Hem devlet, hem sağlık sistemi, hem de aile kurumu
kadınların insan haklarına ve sağlık haklarına
duyarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Unutulmamalıdır ki
doğum da, doğum kontrolü de erkeklerin de sorumluluk almaları
gereken meselelerdir.
Bu
nedenle bizler orta yol bulma girişimlerini reddediyor ve
kadınların
yasal kürtaj hakkının korunmasını ve hatta yasal kürtaj
sınırının 12 haftaya yükseltilmesini,
kadınların
kürtaj olmak için kocalarından müsaade almaları gereğinin
kaldırılmasını,
ücretsiz
doğum kontrol hizmetlerimizin önüne fiilen getirilen engellerin
kaldırılmasını,
sağlıklı
yaşam için doğum kontrol yöntemlerin erişimin arttırılmasını
ve kolaylaştırılmasını,
erkeklerin
de doğum kontrolü hakkında bilinçlendirilmesini,
erkeklere
doğum kontrol merkezleri açılmasını istiyoruz
kaç
çocuk doğuracaklarına veya doğurmayacaklarına Tayyip değil,
kadınlar kendileri karar versin istiyoruz.
Bugün
pek çok kadın ve hatta erkek "doğmamış çocuklarla bu kadar
ilgilenilirken, ya doğanlar" diye soruyor. “Bu kadar çocuk
doğuracağız da kim bakacak” diyor.
Bizler,
Ücretsiz
Kreş istiyoruz
Önce
doğmuşlara daha iyi bir dünya diyoruz
Yaşayan
Her Can İçin Önce Barış diyoruz
Yaşayan
Her Can İçin Özgürlük
Yasayan
Her Can İçin insanca onurlu bir yaşam diyoruz
Yaşan
her can için yaşayan bir doğa istiyoruz
Artık
bu ikiyüzlü politikaları, otoriter bir tarzda yaşam savunusunun
yapılamayacağını, bunun komediden başka bir şey olamayacağını
AKP'nin yüzüne vurmak ve yaşam hakkını kendi dilimize tercüme
etmek zamanıdır. Onun için haykırıyoruz
“Yasal
Kürtaj Değil, Yasak Kürtaj Öldürür”
"Kürtaj
Yasağı
Cinayettir, Roboski Katliam"
"Roboski'de Ölenler de Çocuktu"
"Roboski'de Ölenler de Çocuktu"
"700
Genç Öğrenci Tutuklu, Onlar da Yaşıyor"
"Her
Gün Öldürülen Kadınlar da Candı"
"Ya
Gerçekten Yaşam Hakkının Yanında Ol
Ya
da Tayyip Sen Bi Sus” diyoruz
Kadın
ve erkeği doğurganlık üzerinden tanımlayan, aileyi erkeğin
egemenlik alanı olarak gören, bu politikaları reddediyoruz.
Bizler
kuluçka makineleri değiliz
Bakabileceğimiz
Kadar Çocuk Yapmak ya da yapmamak tercihimiz hakkımızı kimse
elimizden alamaz diyoruz…
Ve
Senin
işin zor ve yasak
Benim
işim devrim ve aşk diyoruz
AKP’nin
yaptığı İslami kurallar olarak savunulan bir takım dini
görüşleri yasalaştırmaktır. Bu AKP’nin bir zamanlar
savunduğunu söylediği din ve vicdan özgürlüğüyle bağdaşamaz
ve kabul edilmesi mümkün değildir.
Buradan
"Diyanet
Emretme
Kadın Ölümlerine Hükmetme"
Diye
sesleniyoruz…
Dolayısıyla
bizler AKP’nin bu ölüm yanlısı politikalarının derhal
sonlandırılması talebimizi buradan yüksek sesle söylüyoruz.
Demokrasiden, eşitlikten ve özgürlükten yana olan herkesi bu
mücadelemizde yer almaya davet ediyoruz.
“Kürtaj
Yasaklanamaz”
“Yasal
Kürtaj Değil Yasak Kürtaj Öldürür” !!!!!
7 Haziran 2012 Perşembe
Kürtaj haktır. Karar kadınların
Kürtaj haktır. Karar kadınların
Kadınlar, her ilde eş zamanlı olarak kürtaj yasağına karşı ses çıkarıyoruz.
Sesimizi çoğaltmak için
8 Haziran 2012 Cuma günü saat 19:30'da yüksel caddesinde bulusalım.

31 Mayıs 2012 Perşembe
KÜRTAJ HAKTIR, ULUDERE (ROBOSKİ) KATLİAM!
Başbakan,
ilk olarak Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı'nda yaptığı
konuşmada “Sezaryenle
doğuma
karşıyım.
Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum” dedi.
Ardından
AKP Kadın kolları 3. Olağan Kongresinde “Her kürtaj bir
Uludere’dir!” diye devam etti. Kendisine tepki gösteren
kadınları “Bazı
terbiyeden muaf tipler” diye tanımlayıp “Bu
ülkede her meselenin sorumlusuyum ben başbakan olarak” diyerek
rahmimizden dahi sorumlu olduğunu ilan etti.
Biz
başbakanın devlet şiddetini gizlemek ve bundan doğan
sorumluluktan kaçmak için kadın bedenine saldırmasına ilk kez
tanık olmuyoruz. Yarın yıldönümü olacak olan Hopa olaylarının
ardından yaptığı açıklamada da aynı Uludere’dekine benzer
biçimde, özür dilemek yerine, polis şiddeti sonucu kalçası
kırılan arkadaşımızdan “kız mıdır, kadın mıdır” diye
bahsederek, kadın bedenine yönelik düşmanca tavrını zaten
ortaya koymuştu.
Yaklaşık
150 gündür, Uludere katliamının katillerini bulamayan başbakan,
bu kez de kürtaj açıklamasıyla kadınları katil ilan etti. Oysa
polis şiddeti sonucu, hamile bir öğrenci çocuğunu düşürdüğünde,
sorumlu polise katil demek başbakanın hiç aklına gelmemişti!
Çünkü başbakanın esas derdi; çocukları yaşatmak değil, kadın
bedeni üzerinde denetim ve tahakküm kurmaktır. Kürtajı bir
cinayetmiş gibi gösterip, kadınlarda suçluluk hissi yaratmaya
çalışırken, kendisi katledilen Kürtlere ilişkin olarak hiçbir
suçluluk ve sorumluluk duymadığını tüm açıklama ve
icraatlarıyla ortaya koymaktadır.
Hepimizin
gözü önünde katledilen 35 canla, tıbben ve hukuken canlı bile
sayılmayan bir hücreyi eş tutan başbakan öncelikle Uludereli
analardan ve tüm kadınlardan özür dilemelidir.
Başbakan
ve şürekâsı, kadınları birer kuluçka makinesi olarak görmekte
ve doğum sayısını arttırarak dünya piyasalarına pazarlayacağı
ucuz işgücünü garanti altına almaya çalışmaktadır. “Ben bu
ülkeyi pazarlamakla mükellefim” diyen Tayyip Erdoğan için kadın
bedeni de üzerinde kontrol kurmaya çalıştığı bir pazarlık
malzemesidir. Yeni çıkarılan ‘4+4+4 eğitim yasası’ ve
gündemdeki ‘kürtaj yasağı’ birlikte değerlendirildiğinde,
AKP’nin asıl derdinin, ucuz ve niteliksiz işgücüyle beraber,
kızlardan genç analar ve erkeklerden de savaşa/ölüme göndereceği
askerler üretmek olduğu anlaşılmaktadır. Bizler çocuk yaşta
işçi, ana ve asker olacak bebekler doğurmayacağız!
Ayrıca
hatırlatmak isteriz ki, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi’ni (CEDAW) ilişkin belgeleri daha önce
teslim eden Türkiye, 29 Ekim 2002 tarihinden itibaren dünyada CEDAW
İhtiyari Protokolü’ne taraf olan 48. ülke konumuna gelmiştir.
Bu antlaşmaya göre “Taraf devletler, doğurganlık ve üremeyle
ilgili zor kullanmayı önlemek için tedbirler alınmasını
sağlamalı ve kadınların doğurganlık kontrolüyle ilgili uygun
hizmetlerin olmaması nedeniyle yasadışı kürtaj gibi güvenli
olmayan tıbbi uygulamalar arayışına girmeye zorlanmamasını
sağlamalıdır”. Başbakanın son açıklamaları, insan ve kadın
haklarına ilişkin imzalanmış olan bu uluslararası antlaşmalara
kesinlikle ters düşmektedir.
Biz
kadınlar;
Kürtaj
hakkımız bahane edilerek bedenimizin, emeğimizin ve geleceğimizin
denetim altına alınmaya çalışıldığının farkındayız. Ne
“kürtaj hakkımızın” ne de “bedenimiz, emeğimiz ve
cinselliğimiz üzerindeki haklarımızın” sınırlandırılmasına
izin vermeyeceğiz.
Ne
Tayyip istediği için, ne de piyasanın ihtiyaçları için çocuk
doğurmayacağız. Bedenimiz bizimdir, üzerindeki hak ve tasarruf
yetkisi bize aittir.
Başbakan
cansız fetüs hücresiyle uğraşacağına devlet eliyle canı
alınan Uludereli çocukların ve sistematik kadın cinayetlerinin
hesabını versin!
Kendisinin
de kabul ettiği gibi başbakan devletin “tasarrufundaki” her
şeyden” sorumludur. Yani Uludere, Hopa’daki devlet şiddeti,
tecavüzcülerin cezalandırılmaması, kadın katillerinin haksız
tahrik ile taçlandırılması bizzat Başbakanın sorumluluğudur.
Ancak kadın bedeni, cinselliği ve doğurganlığı Başbakanın
tasarrufunda değildir. Başbakan işine bakmalı ve haddini
bilmelidir.
ANKARA
KADIN PLATFORMU
30 Mayıs 2012 Çarşamba
KÜRTAJ HAKTIR, ULUDERE (ROBOSKİ) KATLİAM !
Biz kadınlar, başbakanın kadın bedeninin bütünlüğüne yönelik saldırılarına ve devletin Uludere katliamını aklama çabalarına sessiz kalmıyoruz. Hep beraber isyanımızı yükseltmek için buluşuyoruz!
Ankara Kadın Platformu
EYLEM; 30 MAYIS 2012, Çarşamba
YER: YKM ÖNÜ BULUŞMA
SAATİ: 18:30
6 Mart 2012 Salı
Yaşamın her alanında biz de varız ve vazgeçmiyoruz ve terk etmiyoruz
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)