30 Haziran 2009 Salı

17. Onur Yürüyüşü'den Gözlemler ve Notlar
















Aralarında FeministBiz'den kadınlarından da olduğu bir grup, kimi bir önceki haftadan, kimi Cuma gününden ya da Cumartesi ve Pazar sabahtan İstanbul topraklarına (daha doğrusu Taksim civarına) ayak bastı.

Yürüyüş gününden bir iki gün önce gidenler için zaman çoğunlukla birbirleriyle karşılaşmak, İstanbul’daki arkadaşlarla dostlarla hoşbeş etmek, İstiklal çevresindeki bilimum ucuz barlarda içmek, Karaköy İskelesi’ne inmek gibi etkinliklerle geçti. Ancak bu süreçte bir kısmı, yaklaşık 7-8 kişilik bir grup, parasızlık nedeniyle Cumartesi günkü partiye giremedi, kapıdaki arkadaşlardan destek istedi ve göremedi, hatta birkaç hoş olmayan diyalog bile yaşandı ve nihayetinde bu grup oradan eksik kaldı :)

Pazar öğleden sonraya doğru, Ankara'dan gelenler birbirlerini buldu, yine İstiklal çevresindeki kafe ve barlara konuşlandı. Çay, kahve ve bira derken saat oldu 17:00. Grubumuz, Meydan’ın orada toplanma faaliyetine dahil oldu; lolipoplarımızı, dövizlerimizi aldık; o kocaman gökkuşağı bayrağı etrafındaki coşkulu insanlara katıldık bir süre, sloganlar attık. Fakat yürüyüş bir türlü başlamıyordu. Öne doğru gittiğimizde, polisin izin vermediği anlaşıldı; pazarlıklar sürüyordu. “Aç! Aç! Barikatı Aç!” sloganı atıldı defalarca. Öndeki insanların çoğu, “izin verilmezse zorlayalım barikatı” şeklinde düşünüyordu, fakat bir miktar sorunlu bir izin çıktı: Efendim, dövizler inecek, slogan atılmayacak, öyle yürünecek. Elbette ki eylemci grup böyle düşünmüyordu; ilkin indirilen dövizler İstiklal Caddesi'ne girdikten sonra hemen açıldı. Lakin Lambda’lı arkadaşlardan bazıları polisin dediklerini polisten daha çok ciddiye almış olacak ki, sık sık “indiriyoruz dövizleri; slogan atmıyoruz arkadaşlar” gibi uyarılarda bulundu can sıkıcı kategorisine girecek bir süre boyunca. Hatta polisin “bizi korumak için orada olduğu” gibi birçoğumuzun “ne diyor ya” biçiminde serzenişte bulunmasına neden olacak sözler sarf edildi.

Yürüyüş coşkulu idi; özellikle Allah ne verdiyse ıslıkların, düdüklerin çalınıp; çığlıklar ve zılgıtların birbirine karıştığı anlar içleri hoş, gönülleri sarhoş ediyordu doğrusu. Amma ve lakin slogan repertuarı o kadar kıttı ki, çoğu atılmak istenen slogan içimizde kaldı. Bol bol “Eşcinseller Susmayacak!”, “Eşcinseller Vardır!”, “Başka Bir Dünya Mümkün!”, “Okulda İşte Mecliste Eşcinseller Her yerde” biçiminde sloganlar atıldı. “Arada değil, Biseksüeliz!”, “Travestiyiz, Buradayız Alışın”, “Lezbiyenler Vardır” gibi sloganlar ise, bu coşkulu kitlenin çok az dile getirdiği sözler arasındaydı. Hatta “Aşk Aşk Hürriyet Uzak Olsun Nefret” gibi Anarşist menşeli slogandan kimseciklerin haberi yoktu sanki. Öte yandan Nefret Cinayetleri yeterince dile getirilmedi denilebilir. Feminist sloganlardan “Gelsin Baba, Gelsin Koca Gelsin Cop! İnadına İsyan, İnadına Özgürlük!” biçimli güzide slogan ise birkaç kez kulaklara çalındı.

Bu anlatılanlar, bir grup LB ve feminist kadının gözünden Onur Yürüyüşü. Detayları ve daha fazlasını bianet’ten, Kaos GL web sayfasından okuyabilirsiniz. Sonuçta, eksiğiyle gediğiyle coşkulu bir Onur Yürüyüşü geçti, güzeldi. Ellere ve emeklere sağlık.